2009 Yılında Dünya genelinde grip pandemisi ilan edilmişti.Bu pandeminin adı, kısa adıyla sadece grip olarak tanıtıldı, bu pandemi 2019 yılında daha gelişmiş hali ile yapılacak olan salgın hastalığın habercisi gibiydi. Araştırmaların sonucuna göre ortaya çıkan neticede, her 10 yılda bir dünya genelinde böyle biyolojik projeler hazırlandığı kanaatine varıldı. Bizlerde araştırma yaptık, aklımıza takılan şüpheleri değerlendirmek adına sizlere sunduk. Değerlendirmek amaçlı yaptığımız bu araştırmaları halka açık bir şekilde, bu makale altında eleştirmeye sunuyoruz. Şimdi bir düşünün, Eğer ki 2009 yılında dünya genelinde uygulanan Grip pandemi projesi uygulanmamış olsaydı, Bugün covid19 adlı proje yerine yüzeysel isim ile Grip olacaktı. Peki bu projeleri hedefleyen, üreten şer odaklarının amacı neydi? Ve hala nedir? Sorusunun cevabını sizlerde eminim bizim kadar merak ediyorsunuzdur.
Bu makale, seviyeli olmak şartı ile tüm insanların eleştirisine açıktır.
Araştırmalarımızın sonucu bizim düşüncemiz şöyle;
Biyolojik silah adı altında üretilip hedeflenen bu projelerin tek amacı var, dünyayı kontrol altına almak, dünyayı biz yönetiyoruz şeklinde gözdağı vermektir. Bu projelerin hizmetkarlarının, bu projeleri bitirme gibi bir gayeleri yoktur. Çünkü bu oluşumun, bu topluluğun, dini, dili, ırkı yoktur. Dünyada da tüm ülkelere ürettikleri projeler gibi yayılmayı başarmışlardır. İçimizde olmalarına rağmen henüz hiç bir istihbarat gücü onları çözememiştir veya çözmüştür söylememiştir.
Bu tamamen onlarla bizleri ikiye ayırıyor. Onlar KABİL’in yolunu seçti. Kıyamete kadar o yolda şeytanın hizmetkarlığını yapacaklar.Bizlerde HABİL’in yolunu seçtik. Her ne olursa olsun, başta ALLAH azze ve celle’nin rızasını kazanma niyetiyle, insanlığın selameti için, kurtuluşu için çalışacağız. Onlar yıkacak, bizler yapacağız. Bu devran böyle kıyamete kadar devam edecek. Ne zamanki defterler dürülecek, işte o zaman hayr ile şer suyun üstündeki yağ gibi net bir şekilde belirgin olacak.
Şimdi, TÜRKİYE haritasında kırmızı alanların gösterilmesindeki tek gaye, bu salgının üst düzey bir şekilde TÜRKİYE’de devam edeceğinin göstergesidir. Bu kırmızı alanlar sayesinde korku pompalama algısını bizim elimizle bizlere pompalıyorlar.
Kendi elimizle bizlere yasalar, yasaklar çıkartıp kısacası maskeni tak, ağzını kapat algısı yapıyorlar. Sonrasında da dünya çapında yerleştirmiş oldukları görüntüleme sistemlerinden bizleri seyredip keyif verici alkollü içeceklerini yudumluyorlar.
Tabi bu makaleden şu algıyı çıkartmamamız gerekiyor; kurallara uymama algısı asla alınmamalı. Elbetteki kurallara uyulmalı, Lakin bu projelerin bilincinde olmak, Şuurlu olmak kaidesiyle kurallara uymak en mantıklı çözüm.
Uyalım ama, uyumayalım.
Kırmızı renklerin galyanına gelip kendimizi karamsarlığa itmeyelim. Her daim Allah azze ve celleye karşı duacı olalım. Sadece namaz kılan köleler olmayalım. Namaz bir başına, ALLAH azze ve celleye olan inancımızı, imanımızı temsil etmez. Müslüman aynı zamanda uyanık olmalı, Okumalı, araştırmalı. TV de gördüğü ile kesinlikle hayatına yön vermemeli.
Her daim olumlu düşünelim olumlu olsun, iyi düşünelim iyi olsun, umudu olmayan insan zaten ölmüş demektir deyip makaleyi noktaladıktan sonra, kırmızı bölgelerin karamsarlığına kapılmamamızıda noktalıyoruz.