Hakikatle ilgili olanı, hepimizi hak sahibi olmanın yanında sorumlu kılan şey “Havaic-i asliyye”. Orada “Adalet” ve “Merhamet” de var. Orada gaybe iman’la güvence altına alınan bir “rızık”la ilişkilendirilmiş “ihsan” ve “bereket” var. Parayı nasıl kazandığınız kadar, nasıl harcadığınız da önemli.
Bu arada “ölçü ve tartıyı doğru tutma” emri, 10 Emirdeki “yalan söyleme yasağı” ile de ilgilidir. Bu emir son değil, ilk emirdir. Bu kuralı uygulamadan Faiz/Riba emrini de uygulayamazsınız. Bu ölçü tartı, sadece mahalle bakkalı ve semt pazarındaki pazarcının terazisi ile de ilgili değildir. TÜİK’le de ilgilidir, adalet terazisi ile de altının ayarı, paranın değeri ile de ilgili paranın değeri, enflasyon rakamları, sağlık istatistikleri, TÜİK verileri ile de ilgilidir. Bir şeyin değerini artırarak ya da eksilterek elde edilen haram para ahlakı çökertir, nesli ifsad eder. Allah harama bulaşanları gidişatları hakkında uyarır: “Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar, fal okları şeytan işi iğrenç şeylerden ibarettir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şüphesiz şeytan içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?”
Gelelim son açıklanan rakama: Açıklanan rakam, 8-10 milyon cıvarındaki çalışanı ilgilendiren asgari ücret genel olarak beklentinin üstünde, %50 artırıldı. Ayrıca daha önce yazdığım gibi vergi muafiyeti getirilmesi de önemli. Bu muafiyet aynı zamanda işverene de destek sağlıyor. Ekonominin ince ayarı hükmündeki bu ayarlama domino etkisi ile birçok şeyi etkileyeceğinden bu konuda kuyumcu hassasiyeti, mikro cerrahi hassasiyeti gerekir. Bundan sonraki gelişmeler, bu anlamda hayati öneme sahibtir. Kovanın dibi delikse, yukarıdan dolduracağınız suyun bir değeri heder’dir. Eğer bir gazab ve imtihan sözkonusu ise hiç kimse tedbir ve tesbitleri ile İlahi kararın önüne geçemez. Ve biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmeden, Allah (cc) da bizim hakkımızda olmakta olanı değiştirmez. Unutmayın, lehimize ya da aleyhimize olan, hayır ve şer, o her ne ise, bizim müstehakımızdır, yaptıklarımızın karşılığıdır. Şundan emin olabilirsiniz, rızgınızdan az ya da çok yiyemeyeceksiniz, ecelinizden önce ya da sonra ölmeyeceksiniz, kaderinizden başka bir kaderiniz de yok. Üstelik bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah bize hayır murat etmiş olabilir.
Şimdi, bu asgari ücret kararının piyasaya nasıl yansıyacağını görmemiz gerek. Asgari ücret 4250 liranın üstüne çıkınca, üniversite mezunu, kıdemli bir eleman ne isteyecek. Mesela asgari ücretle çalışma oranının en yüksek olduğu sektörlerden biri olan tekstilde durum ne olacak?.
2021 yılı asgari ücreti, bekar bir işçi için aylık brüt 3577,50 TL, vergiler ve kesintiler düştüğünde net 2825,90 kuruş olarak uygulanıyordu. (DİSK) ise asgari ücretin net 5 bin 200 TL’ye yükseltilmesini talep etmişti. 2016 başında Türkiye’de brüt asgari ücretin karşılığı 518 euro’ydu. 16 Aralık itibarıyla 4250 TL’lik asgari ücretin karşılığı ise yaklaşık 240 euro’ya kadar düştü. Türkiye, AB üyeleri içinde asgari ücreti önceki yıllara göre daha düşük tek ülke. Ve Türkiye’deki asgari ücret grubunda maaş alan insan sayısı AB ülkelerinden 6 kat fazla.
Asgari ücret son 19 yılda 2006, 2008 ve 2016 yılları dışında her zaman enflasyonun üzerinde zamlandı. Tabii bu arada ülkenin kalkınma ve büyümesinde refah payının ücretliler arasında nasıl dağıldığı da ayrı bir parametre. Eş zamanlı olarak emeğin maliyeti yanında, emeğin kalite ve verimliği de önemli. Bu alanda da AB ülkelerine göre kat kat geriyiz.
Türk-İş’e göre “bekar bir kişinin yaşama maliyeti aylık 3 bin 709 TL, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 3 bin 49 TL, aynı ailenin yoksulluk sınırı ise 9 bin 931 TL. Bu durumda dört kişilik bir ailenin yoksulluktan kurtulması için iki ebeveynin de asgari ücretin neredeyse iki katı maaş alması gerekiyor.” Bu ayrı bir öneme sahip. Tabii engelli, yaşlı, hasta sayısı da ailenin temel ihtiyaçlar açısından ayrı bir konu. Tabii bir de asgari ücret uygulamasının uygulanacağı yıl boyunca ekonomideki dalgalanmanın bütçeye nasıl yansıyacağı da ayrı bir konu. Aslolan rakamsal artış ya da oransal artış değil, satın alma kapasitesi.
Yurttaş, yeni asgari ücretin kira, gıda ve barınma ihtiyacına yetip yetmediğine bakacak. Eurostat, ülkelerdeki asgari ücreti satın alma gücü paritesine göre de karşılaştırıyormuş. Türkiye’deki asgari ücret Avrupa sıralamasında 10. sırada yer alıyor “1974’te kişi başına milli gelirin %80,6’sı düzeyinde olan asgari ücret, 2021 yılında milli gelirin yüzde 54,5’ine gerilemesi” ayrıca gidişat ile ilgili not edilmesi gereken bir husus. Senenin başında asgari ücret 385 dolardı. Şimdi 291. Fark 94 dolar.. Bu hesaba göre, “Asgari ücret kişi başına gelire paralel olarak artsaydı brüt asgari ücretin 2021 yılında 2.577 TL değil, 5 bin 645 TL olması gerekirdi.” Türkiye, “AB ülkeleri içinde başbakan devlet başkanı ve yüksek bürokrasi/kamu otoritelerinin maaşının asgari ücrete kıyasla en yüksek olduğu ülke”ymiş. Evet, bu asgari ücret konusunu biz havaic-i asliye olarak düşünelim ve ona göre yurttaşlar olarak ferdan ferda, yurttaşlık, komşuluk, akrabalık, insanlık görevi olarak ihtiyaç sahiplerinin temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere biz de sorumluluk üstlenelim. Yönetim üzerine düşeni yapsın, belediye, sivil toplum, cami-cemaat, işadamları üzerine düşeni yapsın ki, Allah’ın yardımı bize ulaşsın. Yoksa o kazandıklarını sananların kazandıklarının bereketi kalkar ve o kazandıklarını sandıkları para ve mal haramsa, geldiği gibi gider de, giderken de, yeryüzünde cennet hayali kuranlar bu gidişle birlikte cehennemi boylarlar.
Bu vesile ile keşke şu devletin sırtında kambur olan, bankamatik memurlardan kurtulalım. Kamuya yüklenmiş, ama oradan otlanıp, sütünü başka yerlere sağdıran ineklerden kurtulalım.
Üretim yoksa, ürettiklerinizin kalitesi düşükse, rekabet edecek gücünüz yoksa, asgari ücret yüksek olsa ne yazar, düşük olsa ne yazar. Tek gerçek asgari ücret değil. Bütün maliyet unsurları birbirini etkiler.
Sonunda “ucuz etin yahnisi yenmez”. Pahalı ve kalitesiz bir emekle de bir yere gidemeyiz. İşi ehline vereceğiz. Ehline de hakettiği değeri. Geçinebilir olmaları yeterli değil. Birine 10.000 lira ver az, ötekine 5000 lira ver çok. Bilgi, beceri, ahlak, zeka, hepsinin bir karşılığı olmalı. Sorun mu üretiyor, sorun mu çözüyor, “Testiyi kıranla” suyu getiren” bir olmamalı. İşçi hakkı, patron hakkı yok. Bir tek HAK var ve hepimiz o hakkı savunacağız, o hak nerede tecelli ederse.
İşçi haklı ise patron da onu savunmalı, patron haklı ise, işçi de onu savunmalı.
Bu ahlakla ahlaklanana kadar ve Allah’ın yardım, ikram, bereket ve inayeti bize ulaşmadan bu işlerin çözülmesi zor. Kavga eder, birbirimizi yer bitiririz. Bu söz dinlemez topluluklar için yeryüzünde gazabının sonucudur.
Daha bunun bin beteri, zalimleri öbür dünyada bekliyor. Global anlamda ekonomik, politik, toplumsal kriz devam ederken birilerinin “Moratoryum”dan, “Hiper enflasyon”dan söz ettiği bir zamanda işimiz zor.
Sabredenlerden, şükredenlerden, haksızlıklara karşı direnenlerden olalım.
Selâm ve dua ile.