TÜRK TARIMI, GATT (DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ), AVRUPA BİRLİĞİ VE BAZI TÜRK HÜKÜMETLERİNİN ORTAKLAŞA GAYRETİ İLE ÇÖKERTİLMİŞTİR.
Ülkemiz de tarım sektöründe önemli kayıpların olduğu bilinmektedir. Ancak bu kayıpların gerçek sebeplerini ve bu kararları veren Hükümetlerin gerekçeleri tam ortaya konulamaz ise gelecekte çözümleri bulmak da zor olacaktır.
Her Hükümet kendi ülkesindeki ürünlerin üretimini ve ihracatını arttırmak için üç temel önlem alır. Bunlar; Üretime ve ihracata Devlet desteği verilmesinin yanı sıra, bu ürünler ile ilgili gümrük duvarlarının yükseltilerek ithalatın engellenmesi veya en aza indirilmesi usulleridir.
İkinci Dünya savaşı sonrası, Dünya’nın ekonomik en önemli gücü olan ABD, her sektördeki üretim fazlalarını diğer ülkelere satmak ve diğer ülkeler tarafından oluşturulan engelleri ortadan kaldırmak için çeşitli teknikler uygulamışlardır.
GATT VE DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜNÜN ETKİLERİ
Ticareti düzenleyen anlaşmaların en önemlilerinden biri de, GATT( General Agreement on Tariffs and Trade- Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması) başlığı adı altında yürütülen çalışmalardır.
Bu çalışmalardan Tarım ile ilgili olanlar üzerinde birçok toplantı yapılmış ve nihayet 1994 yılında Uruguay’da düzenlenen toplantıdan sonra 8. Tur görüşmelerden sonra Anlaşma, Nisan 1994’te Fas- Marakeş’de imzalanmış ve 1 Ocak 1995’ten itibaren yürürlüğe girmiştir. Uruguay 8.Turu Tarım Anlaşması İle Tarımda Vahşi Kapitalist Dönüşümün Hukuki Altyapısı Oluşturuldu. Bu süreç, büyük şirketlerin uluslararası düzlemde hegemonyasını pekiştiren üçüncü gıda rejimini ortaya çıkarmıştır. Ülkemiz bu anlaşmayı imzalayan ülkeler arasındadır.
Bu anlaşmadan sonra TÜİK tarafından yayımlanan standart uluslararası ticaret sınıflamasına (SITC, REV.4) göre, dış ticaret (genel ticaret sistemi) verileri kullanılmış ve DTÖ sektörel sınıflaması esas alınmıştır. BU sınıflamada tarım ürünleri dış ticareti; “GIDA MADDELERİ” VE “TARIMSAL HAMMADDELER” olarak iki grupta ele alınmaktadır. Bu kararlar çerçevesinde tarım ürünlerimizin dış ticareti, DTÖ iş bölümüne uygun bir dönüşüm geçirmiştir. TÜRKİYE, dış ticarette, tarımsal hammadde ithalatçısı, gıda maddelerinde ise ihracatçı konumdadır. TÜRKİYE, ÖZETLE; İTHALATTA, HAMMADDEYE, İHRACATTA DA GIDA MADDELERİNE BAĞIMLI HALE GELMİŞTİR. İthalat bağımlılığı, yalnızca tarımsal hammadde ile sınırlı olmayıp, tohum, kimyasal gübre ve zirai ilaçlarda bağımlılık söz konusudur. Bu süreçlerin sonucunda, Dünya’da tarım ürünlerinin ithalat ve ihracatına dört çokuluslu şirket hâkim olmuştur. Bunlar; ARCHER DANİELS MİDLAND( USA); BUNGE( HOL-USA) ; CARGİLL (USA); DREYFUS L. COMPANY( FR-HOL) şirketleridir. Bu şirketler, halen, Dünya’da tarım ürünleri ticaretinin yüzde 70’ini kontrol etmektedirler. Bu şirketler maalesef ülkemizde tanınan birçok kaliteli marka ürünü de bünyelerine katmışlardır.Uluslararası Para Fonu( IMF) ve Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütünün bir parçası, mütemmim cüzü olarak çalışmaktadır.
24 OCAK KARARLARI, 1980 DARBESİ VE TARIMA ETKİLERİAncak Ülkemizdeki Tarım sektörünün çökertilmesi, maalesef, bu GATT-DTÖ anlaşmasından çok önce, 1980 Darbesi öncesi ve sonrası Hükümetlerince tavizler verilerek başlamıştır.Sayın Turgut Özal’ın, DPT Müsteşar vekili ve Başbakanlık Müsteşarı olarak görev aldığı 43. TC Hükümeti döneminde( S.Demirel Başbakan) alınan 24 Ocak kararları, bu çöküşün en önemli başlangıçlarından biridir. Bu kararlardan önce desteklenen 24 tarım ürünü sayısı, Darbe sonrası kurulan ve Sayın Turgut Özal’ın Başbakan Yardımcısı ve Müteakip yıllardaki Hükümetlerde Başbakan olduğu dönemlerde, on ürüne düşürülmüştür. İLK ÖZELLEŞTİRMELER, 2983 sayılı kanunla TARIMSAL KİT’LERDE (SEK, YEMSAN, EBK VB.) BAŞLATILMIŞTIR. Bu satışlardan sonra, Özel şirketlerin fiyatlar üzerindeki belirleme etkisi artmış ve fiyatlar anormal yükselmiştir. 1983 yılında tohum fiyatları serbest bırakılmış ve 1984 yılında yabancı tohum ithalatına izin verilmiştir. Bu kararla, bu coğrafyaya uyumlu tohumların yok edileceğinin ilk sinyalleri verilmiştir. TANSU ÇİLLER HÜKÜMETİ KARARLARININ TARIMA ETKİSİUruguay toplantılarından hemen sonra Tansu Çiller Hükümetinin aldığı 5 Nisan 1994 kararları ile Ziraat Bankasının çiftçiye verdiği düşük faizli kredi sistemine son verilmiştir. Toprak Mahsulleri Ofisi, alıcı bulunduğu birçok piyasadan çekilmiştir. TÜRKİYE-AB ortaklık konseyi’nin 6 mart 1995 tarihli toplantısında kabul edilen 1/95 sayılı ortaklık konseyi kararı ile TÜRKİYE, AB ülkelerine gümrük duvarlarını indirme ve üretimini kısacağına dair kararlar almış, taahhütlerde bulunmuştur. İlk on yıl için verdiği sözler listesi EK 1’de görülmektedir ( EK 1). Bu konsey kararı, AB üyelerinin ortak, Türkiye’nin mal satılacak “Pazar” olduğunun ilanı olmuştur. Çiller hükümeti döneminde Türkiye, balıkçılık ürünleri hariç, tarım ürünlerinin tamamını DTÖ’ye konsolide etmiştir. AB’nin ortak gümrük tarifesi(OGT) hadlerini en düşük tarife haddi olarak uygulama hakkını saklı tuttuğunu bildirmiştir. Ayrıca, Türkiye, “Tarım ürünleri ithalatında tarifikasyona gitmemiş, bunun sonucu olarak asgari ve cari giriş kotaları için taahhütte bulunmamıştır. Dolayısıyla, özel koruma imkânlarından yararlanamamıştır.
AKP HÜKÜMET KARARLARININ TARIMA ETKİLERİTarım ile ilgili sıkıntılar AK Parti hükümetleri döneminde de devam etmiştir. 2004 yılında 5042 sayılı kanun ile Yabancıları Sertifika verdiği tohumların hakkını korumak için “Islahatçı Hakların Korunması Kanunu” ve Türk tohumlarının satışı ve takasının engellenmesi için 5553 sayılı “ Tohumculuk Kanunu” çıkarılmıştır. 2005 yılında, Köylerimiz ve Tarım için çok önemli olan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, YSE, Toprak Su ve Toprak-İskân Genel Müdürlükleri kapatılmıştır. Tarım teşvikleri sembolik seviyelere düşürülmüştür. 2007’de çıkarılan yasa ile GSMH’nın %1’ini geçemez denilmiştir. Arazileri olan vatandaşlara, üretim yapmadan, paralar ödenerek üretimden uzaklaştırılmıştır. Köylerdeki nüfus, birçok farklı sebeple göçe zorlanmış, göçü teşvik edici kararlar alınmış ( sekiz yıllık eğitim, taşımalı eğitim vb.) ve tarımdaki potansiyel insan gücü azaltılmıştır. 2012 yılında dönemin Tarım Bakanı Mehdi Eker’e Fransa tarafından, iki ülke tarımına hizmetlerinden dolayı “Şövalye” unvanının verilmesinin gerekçesi de çok anlaşılamamıştır! Nihayet, 2016 yılında, Tarım Bakanı Faruk Çelik döneminde verilen kararla, 2018 yılından itibaren sertifikalı tohum kullanmayan çiftçilere Ziraat ve Halk Bankaları tarafından herhangi bir tarım hammadde veya araç gereç kredisi verilmeyeceği ilan edilmiştir. SONUÇLARSonuçta, 33,8 milyon dönüm arazi tarım arazisi olmaktan çıkarılmıştır( EK 2). Sadece son 6 yılda buğday üretimindeki düşüş 5 milyon tondur( EK 3). Pamuk ekim arazileri 757.000 hektardan 360.000 hektara düşürülmüştür. Taban fiyatı verile 16 üründe, dolar bazında, 2002 yılının fiyatlarına dönülmüştür (EK 4) ve gübreyi, mazotu, tarım ilacını 2022 fiyatları ile almaya mecbur olan çiftçi tarımdan uzaklaştırılmıştır.Ayçiçek yağı firmalarını satın alan yabancı karteller, Edirne Borsasında, Ayçiçek üreticilerine üretim maliyetinin çok altında fiyatlar vererek Ayçiçek ekiminden vazgeçmelerini sağlamakta ve bu arazileri, Türkiye’deki bağlantılı firmaları aracılığıyla, kendileri kiralamakta veya satın almaktadırlar( EK 5).
Türkiye Ayçiçek üretimi vatandaşlarımız için yeterli seviyededir. Ancak yine karteller, bu üretimin 1,1 milyon tonunu düşük fiyatla ihraç etmekte, ihraç teşviklerinden faydalanmaktadır. Ülkemizde Yağ sıkıntısı oluştuğunda da, aynı firmanın başka ülkedeki bir alt firması, yüksek fiyatla Türkiye’ye Ayçiçek yağı ihraç etmektedir. Bugün Türkiye en çok Ayçiçek yağı ithal eden konuma düşürülmüştür( EK 6). Aynı teknik buğday için de kullanılmaktadır. Türkiye, Buğday ithal ederken, International Grain Council’da tanımlanan, ton başına Dünya ortalama fiyatlarının, ortalama 54,6 dolar üzerinde fiyat vererek ithal etmektedir( EK 7). AK Parti hükümeti gübre fiyatlarını bir yıl gibi kısa bir sürede %350 arttırmış( EK 8), Petrol-mazot fiyatları ile baş edilemez hale gelmiştir. Tohum ve diğer hammadde alımları da dolara bağlı olarak yükseldiğinden Türkiye için tehlike çanları büyük bir sesle çalmaya başlamıştır.AK Parti hükümetinin Tarım ile ilgili olarak vurduğu son darbe ise tarım arazilerinin özel ve tüzel kişilere yüzbinlerce dönüm olarak verilebileceğine ait aldığı karardır. Şehircilik, Çevre ve İklim Bakanlığının 16.09.2020 yılında Milli Emlak Genel Müdürlüğü aracılığı ile yayınladığı 31246 sayılı tebliğ çok vahim sonuçlar doğuracak bir tebliğdir. Bu tebliğin, Genel Esaslar 4.Madde 8.Fıkra Ve 10. Maddesi, hazine arazilerinin, tarım yapmak isteyen özel ve tüzel kişilere, herhangi bir alan sınırı olmaksızın verilebileceğini hükme bağlamaktadır. Bu arazilerin yabancı firmalar tarafından Türkiye’deki temsilcileri aracılığı ile alınmasına ramak kalmıştır. Bütün bu olumsuz gelişmeler sonucunda gıda maddeleri ihracatımız, 2021 yılı sonunda, maalesef, 25,9 milyar dolar ile sınırlı kalmış, buna karşılık ithalatımız 24,3 milyar dolara yükselmiştir( EK 9). İhracatımızın bile dışarıdan alınan gıda maddelerine muhtaç olduğu düşünüldüğünde, gelecek senelerde ithalatımızın çok daha fazla artması kaçınılmaz bir sonuç olarak gözükmektedir.
Prof. Dr. Doğan Aydal
Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı | AR-GE Başkanı