Irak’ta geçen yıl yapılan seçimlerde Mukteda es Sadr’ın desteklediği “Anavatanı Koruma” bloğu parlamentoda çoğunluğu elde etmesine rağmen hükümeti kurabilecek yeterli sandalyeye sahip olamadı. Bunun üzerine Sadr, bloğa mensup milletvekillerinden istifa etmelerini istedi.
Sadr’ın bu ani kararı üzerine, Irak Parlamentosu’ndaki çoğunluk Hadi el Amiri’nin liderliğini yaptığı Fetih İttifakı ve bilinen eski başbakanlardan Nuri el-Maliki’nin Kanun Devleti İttifakı’nı içinde barındıran “İş birliği Çerçevesi” bloğuna geçmiş oldu.
Iraklı din alimi Mukteda es-Sadr’ın 29 Ağustos’ta Twitter hesabından siyaseti bırakma kararı aldığını açıklamasından sonra Irak Parlamentosunda oturma eylemi içerisinde olan kendisine bağlı grup ile Sadr hareketi’nin askeri kanadını oluşturan Seraya es-Selam’ın Yeşil Bölge’deki bariyerleri aşarak başkanlık sarayına girmeleri yeni gerilimlerin ortaya çıkmasına neden oldu.
Irak’ta meydana gelen son kritik gelişmelerden sonra siyasi krizin iyice derinleşmesi ve içinden çıkılamaz bir hal alması ister istemez Irak’taki şiddet sarmalının yeniden sert bir zemine uluslararası yalnızlaştırılma sürecine itilmesine neden olacaktır.
ABD, Trump yönetiminde hızlı bir ivme kazanan ‘Yeni Ortadoğu’yu, “İbrahim Anlaşmaları” ile İsrail merkezli yeni bir satranç tahtasına dönüştürme çabası içerisinde iken, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bu çerçeve dahilinde İsrail ile yakınlaşma sürecine girmesi, ister istemez Irak’ta nasıl bir strateji içerisinde olabileceğine delalet etmektedir.
ABD’nin 11 Eylül sonrası Irak’ı işgali ile birlikte yeniden şekillendirilmeye ve güncelleştirilmeye çalışılan sorunlar yumağında ne yazık ki etnisite ve mezhep ayrıştırma çalışmaları hızla derinleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu cümleden olarak, güçlü jeopolitik ve jeostratejik konumuna rağmen şimdiye kadar sağlam bir zemine oturtulamamış olan Ortadoğu’daki siyasi atmosfer dış müdahalelerle kolayca savurulma eğilimine girebilmektedir.
Geçmişte Irak müdahalesi ve Suriye iç savaşında olduğu gibi, bugün de Türkiye dış müdahaleli girdabının içerisine sokulmaya çalışılmaktadır. Ne yazık ki, Türkiye 54 hükümet döneminde tam da istikrar ve gelişme süreci içerisine girmişken, dış güçlerin müdahalesi sonucu ortaya çıkan 28 Şubat süreci ve akabinde ortaya konulmaya çalışılan ‘Ilımlı İslam Modeli’ projesi ne yazık ki, Sayın Erdoğan’ın inşa etmeye çalıştığı sözde yeni kimliği olan ‘Muhafazakâr Demokrat’ modeliyle örtüşür nitelikte olmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Muhafazakar Demokrat’ kimliği gereği ,ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik politikalarıyla örtüşür nitelikte 25 Şubat 2003 tarihinde TBMM’sine sunulan ve reddedilen “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması için Hükûmet’e yetki verilmesine ilişkin başbakanlık tezkeresi” ile ister istemez kendi Milli ve Yerli politik açılımından uzaklaşarak, sözde stratejik müttefik ABD’nin politikalarının gereğini yerine getirme uğraşısı içerisine girmiştir.
Bu yanlış ve yanlı politikaların Türkiye yansımalarını ve olumsuz faturalarını Irak ve Suriye süreçlerinde açıkça görmek mümkündür. Bu nedenle Irak’taki son gelişmelerde Türkiye’nin yeniden ABD ve İsrail’in değil, kendi milli çıkarlarını ve komşu ülkelerin istikrarlarını önceleyecek politikalar ihdas etmesi artık kaçınılmazdır.
Yeniden Refah Partisi iktidarında, Irak ve Suriye başta olmak üzere komşu ülkelerle yeniden istikrara yönelik adımları atarak, uzlaşmacı, birleştirici ve sorun çözücü politikalarla bölgemizde istikrarın yeniden tesis edilmesi yolunda ciddi adımlar atacağımızı ifade etmek isteriz. Yeniden Refah Partisi, sorunların değil, çözümlerin odak noktası olacaktır.
Doğan Bekin
Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı | Dış İlişkiler Başkanı