Hiç gitmeyen birisi için bambaşka olan bir çanakkale, 1914 yılında gelibolu savaşında verdiğimiz o mücadele sonucu binlerce şehitlerimiz ve gazilerimiz gelir aklımıza.
Bir müslüman için çok kutsal bir yer gibi hissedilir, zihinlerimize kazınan odur.
Çanakkale demek; vatan demek, çanakkale demek; ardına bakmadan şehadete yürümek demek,
Çanakkale demek; maneviyatın en zirvesi demek.
Bütün bunları düşünmek, hissetmek ne hoş, ne güzel bir his.
Bu düşünceler ile birde orayı ziyaret ettiğinizi düşünün.
Çanakkale şehir merkezine indiniz, gözleriniz çevreyi gördüğü anda hayal kırıklığınız başlamıştır. Edepten yana, hayadan yana birşeyin kalmadığını görmüşsünüzdür ve burası gerçekten çanakkale mi? Sorusunu kendinize sormaya başlamışsınızdır artık.
Ama yinede hüsnü zan (iyi niyet) edip, şehitlerin bulunduğu gelibolu adası böyle değildir diye düşünüp, feribota binip kilitbahir bölgesine geçmişsinizdir ve orada da yine gözleriniz çevrenin maddi ve manevi kirliliğine almıştır , yine bir hüsran daha yaşamışsınızdır.
Yine bir temmuz ayı, günlerden cuma’dır ,cuma namazını kılmak için kilitbahirin arka sokağında bulunan fatih camisine gitmişsinizdir. 15.yüzyılda yapılmış olan tarihi fatih camisini görürsünüz, cuma vakti çatmıştır, cuma namazını eda edip dışarıya çıkmışsınızdır ve caminin hemen arka köşesinde türbesi bulunan bir veliyi ziyaret edersiniz. Veli’nin türbesinin 10 metre ötesinde bir mahalle bakkalı vardır, hava aşırı derece sıcak olduğu için bakkala su almaya gidersiniz. İçeri girdiğinizde, su’dan daha çok dolapda alkollü içecek çeşidinin olduğunu görürsünüz. Tekrar ayrı bir hayal kırıklığı yaşarsınız. Alkollü içeceklerin meyvesuyu misali bakkallarında satıldığı bir çanakkale ile başbaşa kalırsınız. Kilitbahir’de bulunan Allah azze ve celle’nin veli kullarını ziyaret ettikden sonra, son olarak şehitlerin bulunduğu bölgeye gitmek istersiniz, yine hüsnü zan eyleyip son çare orayı ziyaret edersiniz. Oradada pek farklı görüntünün olmadığını, edebin, hayanın orada da olmadığını görürsünüz.
Sonuç olarak aklınıza şu gelir, sanki 1914 yılında çanakkale’de böyle bir savaş yaşanmadı, böyle bir şehitlerimiz olmadı, hatta ve hatta çanakkalenin, çanakkale olmadığını, avrupanın bir toprak parçası olduğunu hissinede kapılabilirsiniz.
Hani bir söz vardır, yıllarca söyleyip dururuz, dilimizde destandır o söz
“çanakkale geçilmez”
üzülerek söylerimki malesef çanakkale çoktan geçildi. Çanakkale geçilmez söylemi dillerde kaldı, özünde ise çanakkale geçildi, çoktan düşman bizleri kendisine benzetti, benzemek ilede kalmadık, düşman şimdilerde bizlere ahlak dersi vermeye çalışırken, şehit kanı ile sulanmış bizim topraklarımızda, meyvesuyu misali alkol tüketir olduk, medeniyet adı altında çırılçıplak bedenlerimizi teşhir eder olduk.
Bize ne olduysa sonradan oldu, azar azar oldu.
Şunuda unutmayalım çanakkale demek altı diri, üstü ölü demektir. Dahada kötüsü, çanakkalede bedene toprak altında çürümemiş şehitler olabilir ancak ruhen orada şehit kalmamıştır, onca edepsizliğin, ahlaksızlığın, oldu yerde şehitde kalmaz, onlarda küsüp gitmiştir o diyardan.
Yeni çanakkale demek bataklık demek, rant demek, her şeyin ateş pahası olduğu, 3 liralık suyun 10 lira olduğu bir yer demek.
Çanakkale demek her bakkalında, her marketinde alkolün satıldığı, alkolünde meyvesuyu gibi tüketildiği bir yer demek. Alkölün satılmadığı bir bakkal veya market bulmak çok zordur.
Bu yazılanlar masal gibi gelebilir ama gidince bizi anlayacağınızdan eminiz, o zaman bizlere hak vereceksiniz.
Yeni çanakkale demek içimi üzen, beni paramparça eden bir yer demek.
Çanakkale geçildi ey erenler, Düşman içimizde, düşman çanakkale’den girdi Rize’den çıktı.
Sözlerimi Milli şairimizin mısralarıyla bitiriyorum.
“Kim demiş Avrupa insanı medeni?
Ne edep var ne haya çırılçıplak bedeni!
Eğer medeniyet açıp saçmaksa bedeni;
Desenize hayvanlar bizden daha medeni!
Kul olmak çağdışıyken, soyunmak çağdaşlık,Din kardeşliğini bıraktık biz, ecnebiyle kaynaştık, Sünnet sakal yobazlık, top sakalsa medeni, Unuttun sen ey vefasız ehli sünnet dedeni.”
MEHMET AKİF ERSOY
Gerçekten içler acısı çanakkale olmuş, ne edep kalmış, ne haya. Sanki almanyanın bir şehri gibi. Acınacak bir haldeyiz. Allah sonumuzu hayr eylesin.
Söylediklerinizi tasdikliyoruz.